Ademoğlu kolay yönlendirilebilir bir yapıya sahiptir. Allah istediği şekilde insanları yönlendirir. Baskı altına alır demiyorum yönlendirir diyorum. O kişinin razı geleceğini bildiği bir fikri onun aklına getirir yani ilham eder. Başka birinin aklına da yine onun razı geleceğini bildiği birşeyi ilham eder. Sonunda bu iki kişi tanışır ve bir iş yapar. İcabında bu tanışma bu ikisinin de hayatlarını değiştirir. Çok zengin olurlar. Bu ortaklık çok kazanç sağlar her iki taraf ada. İşte bu anda birisinin içindeki gizli açgözlülük ortaya çıkar. O problemi kişinin kendisi bile bilmemektedir ama Allah bilmektedir. O kişinin bölye bir imtihana ihtiyacı olduğunu da bilmektedir. İşte bu noktada o kişi kendi kararını kendi verir. Hür irade sahibidir ve açgözülülük yapıp yapmama konusunda herhangi bir baskı altında değildir. Açgözülülük yapmaması gerekir, bunun gerekliliğini bilie. Hatta etrafındaki iyi niyetli insanlar açgözülülük yapmaması gerektiğini defalarca söyler ona. Ama o tüm nasihatleri kulak arkası eder. Açgözlülüğün bir üst noktası büyüklenmektir ve sıra ona gelmiştir. Kendisini üstün görme rüyası içine girmiştir. Fakat bilme ki bu rüyası kabus olacak ve ağlaya ağlaya uyanacaktır.
Alalh irademize karışmıyor. Bizim karar mekanizmamıza bir müdahalade bulunmuyor. Bazen İsviçre’de kumarhane zengini bir adama oğul yaratıyor bazen Afrika’da sömürü altında hiçbir varlığı olmayan bir babanın oğlunu yaratıyor. Birisi varlık içinde kör oluyor diğeri yokluk içinde kör oluyor. Mal mülk sahibi olmak yada olmamak kör olmak yada olmamak üzerinde hiçbir etkisi yoktur. Çünkü kör olmak tamamen insanın kendisiyle alakalıdır. Fıtratıyla alakalıdır.
0 yorum