Yabancı bir firmada çalışmanın artıları baya büyük. Diliniz gelişir, imkanlar neredeyse sınırsızdır, maaş zamanında yatar, yüksek kaliteli esprilerin yapıldığı bir ortam. Çoğu Türk firmasındaki disiplinsizlik, laubalilik ve lakayitlik yoktur. Ayrıca ihtiyacınız olduğu zaman izin alabiliyor olmanız da çoook büyük artıdır. Tabiki bu konuda yönetimin payı büyük. Meslek hayatı için bulunmaz hint kumaşı gibidir yabancı bir firmada çalışmak. Bu yüzden çok şanslı olduğumu itiraf etmek istiyorum.
Çalıştığım firma merkezi Wiesbaden’de olan bir Alman şirketidir. Bazen çalışanlar iş gereği Almanya’ya gider bazen de orda çalışan iş arkadaşlarımız buraya gelir. Böylece hem eğitim artar hem iş akışı hızlanır hem iş arkadaşları birbiriyle kaynaşır ve sıcak bir ortam oluşur. Benim gidiş sebebim de bu yüzden.
Birgün patron geldi dedi ki kendine pasaport çıkart Almanya’ya gidiyoruz. Ben de tamam dedim. 10 yıllık pasaport çıkardım ve patrona verdim. Vize için birkaç gün bekledikten sonra uçak bileti ve kalacak yer ayarlandıktan sonra gidiş tarihi belli oldu ve yola çıktık. Üç buçuk saatlik ufak bir havayolu seyahatinden sonra Frankfurt Airport’a iniş yaptık.
Bizi karşılayan iş arkadaşımız hemen otele götürdü eşyalarımızı yerleştirdik ve biraz laflamak için dışarı çıktık. Kaldığımız otelin adı Ibis bu arada.
Çok temiz ve nezih bir otel. Garajında BMW’nin altında araba göremedim. Müşterileri genelde çalışan insanlar. Yarısından çoğu takım elbiseli ellerinde çanta olan ve kapıya çıktığı an çok lüks bir arabanın arka koltuğuna binip muhtemelen yüksek meblağlı bir iş bağlamaya giden insanlar. Mesleğe başlayalı 8-9 ay olan ve yeni mezun sayılan birisi için çok gurur verici bir durum olduğunu itiraf etmek istiyorum 🙂 En azından bizim peder benimle gurur duyuyor 😀
Peder demişken aklıma oradaki kiremit rengi bir kilise geldi. Devasa boyutta bir kilise. İçine giremedim ama baya geniş olduğunu tahmin ediyorum.
Şehir ikinci dünya savaşında Amerika’nın karargahı durumunda olan şehir savaştan fazla hasar almamış ve bu yüzden tarihi yapılar hala ayakta. Binalar kiliseler gibi ve şehirde adeta bir “gothic” rüzgarı esiyor. İnsanlar son derece sakin etrafta dolaşıyorlar. Bir akşam dolaşırken bir caddesi bana Resident Evil 4 oyununu hatırlatmıştı. Bilmiyorum belki de biranın etkisindendir 😀
0 yorum