Hiç Semih Saygıner’in bilardo oynayışını izlediniz mi? Birsürü top arasından sadece bir topun hareketini başlatarak hedeflediği topun hedeflenen yere gönderilmesi ve bunları adım adım yaparak oyunu nasıl kazandığını izlediniz mi? Oyunun çoğu düşünerek ve masanın etrafında oradan oraya dönerek yapmaktadır. Beklediği neticeyi alacağından emin olana kadar düşünür, hesaplar yapar. Masanın sağına soluna geçer, aşağıdan bakar yukarıdan bakar, beyaz topun neresinden ve hangi hızla vuracağına karar verdikten sonra hamlesini yapar. Uzman bir oyuncu olduğu için çoğunlukla toplar hesapladığı şekilde gider. Beyaz toptan 6 numaralı topa, 6 nolu top beyaz topun ters yönünde harekete başlayarak kenara çarpıp 8 nolu topa, 8 nolu top önce sol kenara oradan sağ kenara çarpıp kenarın dibinde duran 2 numaralı topa yavaş bir dokunuş yapar ve 2 numaralı top içeride. Beyaz top en hızlı top olmasına rağmen siyah topu içeri düşürmemiştir, karşı tarafın topunu içeri düşürmemiştir ve kendisi de içeri düşmemiştir. Bu atış doğru sonuçlanmıştır ve bir sonraki el yine Semih Saygınar atışını yapmak için hak kazanmıştır.
Hayat da bilardo oyununa benzemektedir. Olaylar zincirleme şekilde oluşur ve bir sonraki olayın tetikleyicisi olur. Olayların oluşmasında çoğunlukla insanların iradeleri başlangıç rolü üstlenmektedir. Doğa olaylarını ve bilmeden başlatılan zincirleme olayları saymazsak diğer tüm olaylarda insanların rolü vardır. Bir şahsı etkileyen bir olay veya bir topluluğu etkileyen olayları başlatmak insanın yapabileceği eylemler arasındadır ve insanlar bu eylemlerin başlatıcısı olmaktan dolayı sorumludurlar. Örnekte de sunulduğu üzere bir sonucun alınması için birden fazla olayın gerçekleşmesi ve bunların en başında da insanın bir olayı tetiklemesi gerekmektedir.
Bazen de Allah bizzat bu olayları tetikler. İnsan iradesi dışındaki herşey Allah’ın kontrolündedir. Allah insan iradesine karışmaz bu yüzden verdiğimiz kararlardan sorumlu oluruz. Ayette şöyle denilmektedir: Allah istemeden bir yaprak dahi yere düşmez. Allah bazı konuları insanların daha kolay anlayabilmesi ve üzerinde düşünmesi için örnekleyerek anlatır. Bu ayette yaprağın örnek olarak verilmesinin sebebi doğa olaylarını işaret etmek amacıyladır. Başka bir örneği de gösterebilirdi. Mesela “güneş Allah’ın izni olmadan doğamaz” diyebilirdi. Yada “yağmur Allah’ın izni olmadan yağamaz” diyebilirdi. Bunları demeyip yaprak ve yaprağın hareketi üzerinden örnek vererek Allah’ın nasıl doğaya hükmettiği insanların anlayabileceği şekilde örneklenerek ifade edilmiştir. İrade sahibi iki varlığın (Allah ve insan) olayları nasıl başlattığını dilim döndüğünce ve aklım yettiğince anlatmaya çalıştım. Şimdi gelelim perde meselesine.
Perde ile kastedilen şey yukarıda bahsettiğim olayların zincirleme şekilde meydana gelmesidir. Top ona vurdu, o gitti kenara çarpıp diğer topa vurdu, o da son topa dokundu ve son top beklendiği üzere deliğe düşerek oyuncuya bir hak daha kazandırmış oldu. Burada tetiklenen olayların hepsi perde olarak nitelendirilmektedir. Velhasıl bir netice elde edilmek isteniyorsa perdelere yani birçok olayın birbirini tetiklemesine ihtiyaç vardır normal şartlarda. Fakat bazı zamanlar vardır ki bir neticenin elde edilmesi için çok fazla olayın birbirini tetiklemesine gerek yoktur. Bazı özel gecelerde ve kerahat vaktinde yapılan duaların kabul edilmesi için perdeye ihtiyaç yoktur. Yani istenilen şey doğrudan Allah gerçekleştirmektedir. Bir düşünün. İçten yakınarak yaptığınız bir duanız ertesi gün hiç gerçekleşmedi mi? Eğer gerçekleşmediyse imanınızı kontrol edin.
Perdeyle kastedilen başka birşey de yine olayların birbirini tetiklemesi konusu çerçevesinde bulunan başka bir konudur. Örneğin belediye başkanı olmak istiyorsunuz. Fakat içinizde bir kibir saklı. İnsanların bazılarında gizli kibir vardır ve bunlar yüksek makamlara çıktığı zaman veya çok zengin olduğu zaman kendini ortaya çıkartır. Eğer hemen belediye başkanı olursanız bu kibir size hatalar yaptıracak ve kısa bir yükseliş dönemi yaşadıktan sonra eskisinden daha kötü bir düşüş dönemi yaşamanıza ve sonunda ilk başladığınız noktadan daha aşağı bir noktada olacaksınız. Eğer ibadet eden ve imanlı bir müslümansanız bu tarz dualarınızın kabul olmasından önce içinizdeki gizli kibri ortaya çıkartıp yok etmenizi sağlayabilmek için zor bir imtihanı size nasip edebilir. Eğer bu imtihanı kazanırsanız belediye başkanı olursunuz. Kazanamazsanız ve yine ibadet etmeye devam ediyorsanız başka bir imtihanla karşılaşabilirsiniz. Müslüman olduğunuz müddetçe ve ibadet ettiğiniz müddetçe içinizdeki kibri farkedip yok edene kadar çeşitli imtihanlarla karşılaşabilirsiniz. Belediye başkanı olduğunuzda helak olmayacağınız ve ibadetlerinizi aksatmayacağınız hale gelene kadar imtihanlar devam edecektir. Bu imtihanlar zor olabilir, neden bunu yaşadığınızı imtihan bitene kadar anlamayabilirsiniz, sabretmeniz gerekmektedir. Neticede birçok şeyi anlayıp birçok hatanızı farkedip içinizdeki kibri öldüreceksiniz inşallah. İşte bazı zamanlar vardır ki böyle zamanlarda yapılan duaların kabul olması için böyle perdeler yani imtihanlara gerek kalmaz. Allah doğrudan kabul eder ve gerçekleştirir. Kandil geceleri, kerahat vaktinde yapılan dualarda perde yoktur. Bu yüzden bu gecelerde hayırlı dualar yaparsanız sizin için daha güzel olacaktır. Dünyevi dualar da yapabilirsiniz fakat bunun sizi helak etmeyeceğinden emin olamazsınız. Fakat ahiretle ilgili dualar yaparsanız hem Allah’ın bu dünyadaki lütuflarına mazhar olabilirsiniz hem de duanızın kabul edilmesiyle daha çok mutlu olabilirsiniz.
Allah her an bizi görmekte, duymakta ve halimizi bilmektedir. O halde neden dua ediyoruz? Madem görüyor ve biliyorsa bizim problemlerimizi çözsün diyebilirsiniz. Allah isterse çözer zaten fakat buradaki amaç insanların Allah’a dua edip kendi acizliklerini kabul etmeleri ve mutlak gücün Allah’a ait olduğunu anlamalarını sağlamaktır. Mesela bir iş yapıyorsunuz birsürü yol denediniz, öyle yaptınız olmadı böyle yaptınız olmadı. Artık anladınız ki bu işin üstesinden gelemiyorsunuz. İçten bir dua edersiniz Allah’a acizliğinizi arz edip isteklerinizi sunarsınız ve bir telefon gelir. Yaptığınız işle ilgili yatırım yapmak isteyen birisi sizi arar ve bozulmuş olan işleriniz bir anda yoluna girmeye başlar. Dua etmezseniz yine debelenmeye devam edecektiniz. Dua edene kadar yapmak istediğiniz şeyi yapamıyordunuz, bir duayla herşey yoluna girmeye başladı. Demekki insanlar ne kadar çabalarsa çabalasın eğer Allah’a dua etmezse onu başaramaz, başarsa bile bu başarı uzun süreli olmaz ve ilk başladığı noktadan daha aşağı bir noktaya düşebilir. Dua çok önemlidir.
Perdeden başka bir maksat ise şu olabilir. Biz günahkar kullarız. Bile bile bazen günahlar işleriz. Namazı aksatmak, duayı hafife almak, bankadan faizli kredi çekmek, halka ait olan mülke zarar vermek, harama bakmak, söz verip sözünde durmamak, birisinden borç alıp geri ödememek ve daha birçok günahlar işlemiş olabiliriz. Tabiki yine tevbe etmediğimiz için normal şartlarda cezalandırılmamız gerekmektedir. Günahların cezası sandığınız kadar hafif değildir aslında. Bu yüzden bunların bu dünyadayken affedilmesi ve cehenneme kalmaması için bazen başımıza çeşitli musibetler gelir. Bunlar bizim günahlarımıza kefarettir. Diyelim ki yine belediye başkanı olmak istiyorsunuz. Evet içinizde kibir olmadığından da eminsiniz ama yine de başınıza bir sıkıntı geldi diyelim ki hasta oldunuz ve yataklara düştünüz. Böyle olunca seçim çalışmaları yapamıyorsunuz. Tam da seçim öncesi olacak iş mi? Evet olacak iş. Tam da seçim öncesi. Derken yine kerahat vaktinde bir tevbe ve bir dua ettiniz. Hastasınız, mazlumsunuz, acizsiniz, sıkıntılar içerisindesiniz. Tüm bunları Allah’a arz ettiniz ve tevbe edip sıkıntılarınızdan kurtulmayı ve seçimden başarı elde etmeyi dilediniz. Duanıza perde olan bu hastalık musibeti birkaç gün içinde yok olur, sağlığınıza kavuşur ve seçim çalışmalarına kaldığınız yerden devam edebilirsiniz. Bir de bakmışsınız ki herkesten daha geç başlamış olmanıza rağmen siz seçilmişsiniz. İşte duanızın perdesiz kabul edilmesiyle ilgili ufak bir örnek.
Burası imtihan dünyası. İnsan sıkıntılar içinde yaratılmıştır buyuruyor Allah. Hiçbirşey istediğimiz anda gerçekleşmez. Az veya çok bir zaman geçmesi ve bu zaman içerisinde bazı olayların tetiklenmesi gerekmektedir. Eğer gücünüz yetmiyorsa ve mazlum durumdaysanız tetikleyici Allah olur. Olayı başlatmaya gücünüz varsa o zaman tetikleyici iradeniz olur yani siz olursunuz. Sizin göreviniz başlangıç olayını tetiklemek ve neticesini Allah’tan beklemektir. İşte bu tevekküldür. Çalışıp, elinizden geleni yapıp neticeyi Allah’tan istemek. Eğer bu isteme olayını yani dua etme olayını o belirttiğim özel zamanlarda yaparsanız perdesiz yani doğrudan gerçekleşme ihtimali çok yüksektir. Son olarak Peygamber Efendimiz (SAV)’ın şu hadisiyle bitirmek istiyorum: Dua ibadetin ta kendisidir.
0 yorum